8 Ekim 2008 Çarşamba

Beşiktaş:0 Devam Eden Hayat: 1

Ertuğrul Sağlam istifa etti. Etrafımdaki fanatiklik düzeyinde olsun, taraftarlık düzeyinde olsun bütün Beşiktaşlılar arasında bir durum yoklaması yaptım. Herkes inanılmaz derece de etkilenmiş. Özellikle Sağlam'ın basın toplantısında ki hali tavrı, yönetimi bombalayışı, paraya tenezzül etmeden istifayı basarak Beşiktaşlılık duruşundan tekrar bahsetmesi vs. vs. nedenlerden dolayı. Forumlarda da herkes yönetim istifa, Sinan Engin defol diye haykırmaya da başlamış. Gazeteler Adam Gibi Geldi Adam Gibi Gitti Helal Olsun manşetleriyle duyurmuş haberi. Bunların hepsini biliyosunuzdur. Ben sadece yazıma başlamadan önce tekrardan hatırlatmak istedim. 
Şimdi kendi düşüncelerime gelince. Olaylara en kolaycı yanından duygusal olarak bakmak istemiyorum. Duygusal olacaksam bu sadece Beşiktaşımın düşürüldüğü hale üzülmek, geleceğe olan karamsar bakışımda etkisini gösterecektir. Yoksa herkes gelip geçicidir. Bizde dahil olmak üzere tabii. Kalıcı olan tek şey Beşiktaş'tır. 
Fakat ne hikmetse kendini Beşiktaş'tan daha kalıcı olduğunu sanan bir yönetim etrafında yaşanan bu olaylara tepkisiz kalmaya, sessizliğimizi, sukûnetimizi koruma gayreti içerisindeyiz. Başta benimde içinde bulunduğum kapalı tribün taraftarının bu sessiz duruşuna bir türlü anlam veremiyorum ki bu kapalı tribün taraftarının başını çeken başta Çarşı grubu olmak üzere diğer grupların hali tavrı bence bulunduğumuz durumun baş sorumlusu. Evet belki bizler oy kullanamıyoruz, paramızla insanların nasıl konuşup nasıl tartışıcağını belirleyemiyoruz. Ama elimizdeki yegane güç olan taraftarlığımızı, takıma katkısı olan motivasyon sağlama olayını da sağlıklı bir şekilde kullanamıyoruz. Sanki bizim başımızda da basiretsiz aynı zamanda çıkarcı insan toplulukları mevcut. Bu söylediklerim anlık değil son iki sezonda birebir şahit olduğum veya yaşadığım olayların sonucunda elde ettiğim gözlemlerime dayanıyor. Bir popülizm dalgası içerisinde kendimizi aynı yönetim gibi kalıcı, Beşiktaş'tan ve tüm diğer taraftar gruplarından daha büyük daha ulaşılmaz görüyoruz. Böyle düşündükçe de bu tavrımıza, olaylara yaklaşımımıza direkt sirayet ediyor. Bu durumdan rahatsız olan ufacık bir tepki gösteren bile hemen dışlanıyor.
Yani kısaca anlatmak istediğim bu yaşananlar sadece yönetimle, demirörenle, sinanla sınırlı değil birebir Beşiktaş'ı seven O'nun için deliren, çıldıran bizlerin de suçu. Umarım önce biz kendi üzerimizde ki ölü topraktan sıyrılır ve gerçekten elimizden gelenin en iyisi ile bu yaşanan olaylara dur diyebiliriz. Yoksa hayat devam eder ve biz sadece filmi tekrar tekrar baştan izlemenin vermiş olduğu bıkkınlık ile ah-vah etmeye devam ederiz.

1 yorum:

  1. ...

    İçimiz acıyor...

    Beşiktaş...
    Sevdiğimiz, bildiğimiz Beşiktaş...

    gün geçtikçe tarihe karışıyor.

    Benliğini, ruhunu, kimliğini kaybediyor.

    YanıtlaSil