14 Mayıs 2010 Cuma

Sıktığın Yumruk!

Yatıyordu...
Tertemiz, masum.
Yatıyordu...
Tüm sevdalara aç yüreği çatal.
Yatıyor,
Ve Azrail'e direniyordu

Baba bilmez, ana bilmez Bir hastalığın lanetindeydi.
Baba yüreği alev alev.
Nereden bakarsan yangın.
Bebe hatırlamaz, ona mı yansın
Hastalık kulaç kulaç, ona mı?
Yoksa bir ''baba'' demez, ona mı
Derken;
Daha yar üstüne değmemiş dudaklarından bir fısıltı düştü odaya.
''Beşiktaş''

Nereden düşmüştü aklına?
Sanki yastığı altında saklamıştı.
Belki de sol yanında...
Baba panik içinde
Bir dost aradılar.
Derdime bir çare, deva şu halime.
Çarşı'sına hastaydı bir de,

Tavdı...
O yaşında ne çok şey biriktirmişti...
Sanki yumruğunun içine saklamıştı,
Vurdukça çoğalsın diye.
Der ya şair;
''Aşk olsun sana be çocuk, aşk olsun.''

Uçakla getirdiler İstanbul'a.
Amokachi gibi...
Maça çıkardılar.
Dişinin sancısında sanki bu anı bekletmişti.
Formasını da giydirmişlerdi.
Toraman abisinin önünde verdi pozunu.
''Ölsem de gam yemem.'' der gibiydi.
Ay gibi parlayan yüzü.

Döndü...
Baba rahatlamıştı, yapabileceğini yapmıştı; ama...
Nafile sevdalar.
O nur yüzlü çocuk gidiyordu,
Göz göre göre.

Kitlendik...
Hiçbirşey yapamadık, iyi mi?
Telefon çaldı.
''Kaybettik'' dediler.

Ah be çocuk;
Üzüldüysem namerdim.
Üzülmek senin gibi Beşiktaşlıya ihanettir.
Sıktığın yumruğu aç be çocuk
Sıktığın yumruğu aç...

Alen MARKARYAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder