24 Temmuz 2008 Perşembe

Saat sabahın 4'ü.

Saat sabahın 4'ü.
Saatlerdir yatakta köşe kapmaca oynar gibiyim. Ama yanımda bana eşlik edecek kimse yokken yapıyorum bunu.
Dayanamıyorum, ayaklanıyorum.
Aynanın karşısına geçip gözlerimin en derin noktasına odaklanıyorum. Gözlerim kancanağı, göz kapaklarım ağırlaşmış.
Ama uyuyamıyacağımı biliyorum. Yatağa dönme tekrar deneme isteği gelmiyor içimden.
Sonra karşı dairenin penceresine ordanda hava boşluguna bakmak için pencereme yöneliyorum. Hafifçe açıyorum pencereyi. Derdim biraz temiz hava girsin odama. Pencereyi açınca temiz havayla birlikte sokaktaki başıboş köpeklerin havlaması ve uçan martıların sesleri doluyor odama. Sanki gecenin geç vakti oldugunu ve benim yatakta olmam gerektiğini hatırlatırcasına.
Ama bilmiyorum, uyuyamıyorum işte.
Sonra makinenin başına geçip sevdiğim bir praçayı en az sesi seviyesiyle açıp rahatlamak geliyor aklıma. Bunu da yapıyorum. Rahatlamaya başladığımı hissediyorum. Bir şeyler yazim diyorum. Bunlar dökülüyor parmaklarımdan.
Bunları sanki günlerdir tekrarlıyormuşum gibime geliyor.
Düşünmeye başlıyorum.
Hayatımda ki bu tekrarlar neden bu kadar sıklaştığı diye. Yine huzursuzlanıyorum. Halbuki en son isteğim bu olmasına rağmen.
Rahatlamaya ihtiyacım oldugunu hissediyorum. Aaklıma takılan herşeyi silip atmayı düşünüyorum.Birden farkına varıyorum bunu düşünürken.
Farkına vardığım belki de hayatım boyunca bu kadar az seyin kafama takıldığı. Daha önceleri bunlardan daha fazlasıyla ve daha zorlarıyla ugraştığım hissi.
No'luyor diye soruyorum kendi kendime. Sonra cevap vermekten korkuyorum, vazgeçiyorum.
Herşeyi boşvermek istiyorum. Ölüm uykusuna yatıp herşeyi boş vermek gibi. Sanki kimsenin veya hiçbirşeyin beni bir daha rahatsız edemeyeceğini, üzemeyeceğini bilerek uyumak istiyorum.
Saate bakıyorum tekrardan. Saat sabahın 4 buçuğu. Acaba diyorum şimdi herşeyi boşverip tekrardan uyumayı denesem mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder