Futbol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Futbol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2011 Cuma

Ömürsün Beşiktaş

Biri bana bundan 5-6 ay önce "Egemen'in resmini alıp şu blog'a koyucaksın" dese okkalı küfrü sallar giderdim. Hayat işte... Adam çatır çatır oynuyor arkadaş! Ötesi yok... Topçuluğu ve karakteri hep itici geldi.. Ama adam işi biliyor. Rakibini sindirmesinin yanında kanımca en önemli özelliği "defanstan tek pasla oyun kurarak top çıkarması".. Bu da O'nu vazgeçilmez kılan en mühim husus belki de..

Bu akşam ki maçın son 1 dakikası Beşiktaş Futbol Takımı'nın karakteristik özelliğini o kadar iyi anlatıyor ki aslında.. Bu takım insan hayatına zararlı neşriyat.. Çocuklardan uzak tutmakta fayda var.


Son yıllarda olmadığı şekilde istikrarlı bir kadro yapısı oturtulmaya çalışılıyor Beşiktaş'ta.. Şöyle bir çırpıda sayabileceğimiz bir kadronun var olması ne hoş bir hissiyatmış.. Özlemişiz.. Aynen devam.. Darısı uzun vadede başarıya...

29 Ekim 2011 Cumartesi

İşin Sırrı

Nasri, Fabregas başta olmak üzere geçen senelerden pek çok direk 11 oynayan topçularını kaybettiler. İyice gençleştiler. Sezon başladı Manchester United'dan 8 yediler. İşler arapsaçına dönüyor derken küllerinden doğdular. Bugün de öğle saatlerinde gittiler Chelsea'ye dışarıda 5 attılar.
Bu kadar olumsuzluktan olumlu icraat yaratabilen Monsieur Wengerde işin sırrı. Saygı duymaktan başka bir şey gelmiyor insanın elinden..
Her kötü sonuç sonrası "hocamızın arkasındayız" diyen ülkemiz yönetici müsveddelerine de ayrıca selam olsun!

28 Ekim 2011 Cuma

Cefa


Ben Seni acılarınla sevdim...

İstikrar ve Ernst.. Quaresma?



Şüphesiz son yıllarda şahit olduğum ligimizin seyir zevki en yüksek derbisiydi.. Tüm topçulara helal olsun. Evet; Carlos Carvalhal yanlışlarından her geçen maç dönüyor. Kafamdaki kadro tamamen sahadaydı.. yalnızca Aurelio-Necip tercihini öngörememiştim. Bu takımın ideal geri dörtlüsü budur, mümkün olduğunca bozmamak lazım.. Carlos Carvalhal'ın savaşçı Hilbert'e formayı vermesi ve yabancı kontenjanını ona göre ayarlaması doğru karar. Aurelio Alex ile adam adama oynadı. Geri dörtlünün önünde emniyet subabıydı. Alex'i kitledi. Ernst'in neden Beşiktaş Takım karakterini yansıtan bir topçu olduğunu dün akşam bir kez daha gördük.. Hırs, mücadele, azim, savaşçılık.. Dahasına gerek var mı? Fazlasıyla hayranı olduğum genç Necip'in oyuna girdikten sonraki diriliği ve takıma getirdiği dinamizm beni mutlu etti.


Ama...


Quaresma.. Birilerinin artık Quaresma'ya Portekizce "istikrar-devamlılık" kelimelerini açıklaması, anlatması lazım.. Caner'in bu kadar etkin olması salt iyi topçu olduğundan değil, Quaresma'nın Hilbert'e hiç yardıma gelmemesi, adamını kovalamamasından kaynaklandı. Garibim Hilbert Caner ve Ziegler ile tek başına savaştı.. yılmadı.. elinden geleni yaptı.. Yediğimiz 1.golü dikkatli izleyin.. Quaresma'ya bakın.. Ne demek istediğimi o kadar iyi anlarsınız ki.. Simao bu sezon ilk defa kıpırdandı.. Ama yetmez.. Devamlılık ve istikrar şart!


Beşiktaş'ı ve Carlos Carvalhal'ı sakin ve sabırlı bir şekilde izlemek lazım.. Yanlışlarından arınan bir görüntü sergiliyor hoca.. Beşiktaş'ın özü olan mücadele ruhu, savaşçılık, hırs, azim sahada görülmeye başlandı.. Oyun içinde pısırık ve silik topçulardan formayı alarak, savaşçı karaketere sahip topçulara forma verilmesi ilk emareler.. Eksik olan ise istikrar.. 90'lı yıllardan beri Beşiktaş oyun içinde ve sezon içinde kesinlikle bir istikrar oturtamadı.. Kimler geldi ne hocalar gitti ama olmadı.. Sadece 100.yılda bir istikrar vardı..


Sonuca gelirsek; galip gelememek beni çok üzdü.. Çünkü çok yaklaşmıştık.. Hak etmiştik.. Ama Fenerbahçe'nin de galibiyete yaklaştığı pozisyonlar oldu.. Maçın hakkı beraberlikti.. Ama mücadele gücü ve azim olarak Beşiktaş maçın galibi oldu.. Bu da bana yeter, ileriye ışık verir..

27 Ekim 2011 Perşembe

Vur+Kır+Parçala=Kazan!


Necip heyecanı.. Pascal hırsı.. Ernst azmi.. Yeter ki isteyin, yeter ki mücadeleden yılmayın bu akşam.. O heyecanı kaybetmeyin..

Sizlerden sahada her şeyi yapmanızı beklemiyoruz... ama; sahada her şeyinizi ortaya koymanızı istiyor, umut ediyoruz...

Bu akşam da salt beklentimiz bu olacak.. Beşiktaş Taraftarı'nın oyuncusundan beklentisi hep bu oldu.. Bu akşam da farklı bir isteğimiz yok. Çıkın, koşun.. Onları sindirin!

İşte o kadar!!

26 Ekim 2011 Çarşamba

Bir Ayıp Daha






Henüz 19 yaşında Beşiktaş'a transfer olup aralıksız 15 yıl formasını terleten, büyük emekçi, hala hepimizin büyük özlemle andığı o altyapı ürünü kadronun efsane geri dörtlüsünün Ulvi'si stoper Ulvi Güveneroğlu altyapı koordinatörlüğü görevinden apar topar alındı. Daha da acı olan 2. başkan Metin Keçeli'nin bu olayı basın aracılığıyla öğrendiğini deklare etmesi...


2004 yılından beri hemen her gün bize yaşattıkları yönetim bazlı bu fiyaskolardan artık midem bulanıyor. Daha kim bilir dışarıya aksettirilmeyen ne kepazelikler var.


Ama gün gelecek, tarih tek işleri güçleri ve dertleri koltuk sevdası olan bu art niyetli ve beceriksiz yönetici müsveddelerini unutmayacak, BİZLERE YAŞATTIKLARI BU SİYAH GÜNLERİN hesabı sorulacak!

31 Mayıs 2011 Salı

Ali Kuçik


Rakamlar, meblağlar beni ilgilendirmiyor arkadaş!


Hangi topçuyu kaça sattık, öbürünü kaça aldık, bonservis ne kadar ödedik.. benim için hepsi tırıvırı...


Düşünsenize... Ununu elemiş, eleğini asmış, amaçsız, ne idüğü belirsiz Nobre Beşiktaş'ın vazgeçilmezi olmuş, öz evlatlar TAKASTA kullanılırken...


Yetiştiriyoruz, ve bedavadan veriyoruz... Verecek başka oyuncu mu kalmadı yahu? Malum transfer haberini okurken hanginizin yüreği cız etmedi Ali'nin ismini görünce?


Beşiktaş Yönetimi'ne " basiretsiz " derdim... Artık " basiretsiz " lafı da az kalıyor...


Bu yaptıklarınız düpedüz suiniyet!!! Artık başkaca bir düşünce gelmiyor aklıma.

20 Aralık 2010 Pazartesi

Mutluluğun Resmi...


Ya şu resme bakıpta yok liderden 14 puan gerideymişiz yok umut vermiyormuşuz diyorsanız hala söyleyecek çok fazla şey yok... Ben bu resmi gördükten sonra hiçbirşey umrumda değil artık. Her baktığımda daha bi güzel geliyor.. Takım sıkıntıda olabilir. Puanlar kaybedilmiş olabilir. Ama bi dönün çok uzağa değil bir kaç yıl öncesine dönün.. Kim cesaret ederdi Ali Kuçik'le Necip'le ilk onbir çıkarmayı, kim düşünebilirdi Guti gibi kariyerli birinin bizi bizden çok sahipleneceğini, kim diyebilirdi Shuster gibi zamanında Cruyff'un bile beğendiği bir hocanın Beşiktaş'a gelipte ölümüne hücum futbolu oynatacağını... Bırakın herşeyi... Bırakın kaybedilen puanları düşünmeyi.. Bırakın stad da birbirlerini vuran amigolar için bağırmayı, pankartlar açmayı... Gelin şu takımı izleyin. Keyif alın ve gurur duyun. Guti'nin liderliğini, Quaresma'nın parmak ısırtan hareketlerini, Ernst'in cesuryüreğini, Necip'in, Ali'nin, Cenk'in geleceği şekillendirişlerini, Ersan'ın gayretini izleyin..İnanın herşey, dünya daki herşey gözünüze daha bi hoş gelecek. Yenilsekte, yensekte... 

13 Ağustos 2010 Cuma

İkiyüzlü!

Beşiktaş'ımla ilgili bir şeyler karalamayalı baya bir vakit olmuş. Bunda en önemli etken sanırım bu sene kombine almamaya gayret gösterme niyetim. Bu gayretin asıl sebebi de hem biraz maddi hem de Beşiktaş'ımın gün geçtikçe içine düştüğü -ki daha doğrusu kuyunun içine çekildiği- popülist zihniyetti. Ben Beşiktaş'ımı kupalar yüzünden ne de aldığı galibiyetlerden sevdim. Bana göre Beşiktaş beni öğrendiğim, bildiğim haliyle yani özkaynağıyla, efendiliğiyle güzeldi. Ama işte zaman geçtikçe her güzel şeyin bir sonu olurmuşçasına bu günlere tanıklık etmeye hem de bunu işin kalbinde İnönü'de yapmaya başladık. Buna yürek dayanmıyordu anlıyacağınız.

Neyse gel zaman git zaman büyük başkanımız! bu popüler kültürün ikonlarının en genci  olan Quaresma'yı aldı getirdi. Bunu yaparken de daha düne kadar haykırarak onu yok sayanların, sevmeyenlerin gönül kapılarını açıverdi. Gönül kapısı açıldı ya aslolan içine girmekti dışardan bakmak değil. Bunu da Madrid'in en güzel adamalarından biri olan Guti ile yaptı. Kimse bu duruma dur demedi. İstemedi. Ben bile yumuşamaya başladım. Çünkü ben bu oyunu, oyun olduğu için sevenlerdenim ve bu oyun ne kadar güzelleşirse o kadar eğlenir mutlu olurum. Zaten bu dünya da beni mutlu edebilen birkaç şeyden biri de Beşiktaş'ım varlığıdır. Ama ne olursa olsun ben hala gönlümün kapısını açmadan Yıldırım Demirören ve tayfasına. Benim kalbim futbolun dilencisi İbrahim Altınsay'da, mahallemizin büyüğü Cem Dizdar'da... Bu gibi futbolu seven, futbolu bir oyunun ötesinde görmeyen insanların Beşiktaş'ımı eski günlerde ki gibi halkın takımı sıfatı kazandırabileceğini düşünüyorum. O nedenle ben 2 sene önce verdiğim sözün arkasında durmaya devam edicem içim yana yana. Çünkü ben bu sözü tutmaya devam ettikçe Beşiktaş'ım için istediğim tüm o güzel şeyler hayalden öteye geçmeyecek. Bir futbolcu bir futbolcuyu, bir antrenör bir antrenörü kovalayıp duracak Tüm bunlar olurken de o taraftarlar olduğu yerde durup bir YETER! diye bir YETMEZ! diyerek günü birlik destek günü birlik köstek olacaklar. Zaten her şeyden öte tüm kötülüklerin anası bu ikiyüzlülük değil midir?

Bu arada merak edenlere; bu sene de yine kombine kartımı aldım. Geç oldu, güç oldu, zor oldu ama oldu işte. Televizyon başında bir Villareal maçı izlemem canıma tak etmesine yetti de arttı. Özellikle de Madrid'in güzel çocuğu Guti'yi  siyahlar içinde gördükten sonra.O nedenle bende ikiyüzlüyüm. Ne deseniz de kabulüm. Sizden tek ricam benim gibi ikiyüzlü olmayın, BAŞKA(SI)NIN ADAMI OLMAYIN!

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Tebrikler...


Her ne kadar sizden nefret etsem de bize fenevbahcenin yaşadığı mallığı tattırdığınız için burdan teşekkür etmeyi borç bildim.
Umarım şampiyonlar liginde sonunuz Sivas'a benzemez.
Tebrikler tekrardan...

11 Mayıs 2010 Salı

Sıra Sende...

Seni hiç sevmedim. Hele hele o güzelim 21 numaralı formayı giydikten sonra iyice katlanılmaz oldun benim için. Hayırlısı ile Sıra Sende. Bu güzelim formaya yakışmayan adamlardan birisindir. Her ayağına top geldiğinde de o samimiyetsizliğini, o ukalalığını tekrar tekrar izlettin bana tribünde. Sende gidince arkandan çok ahlar vahlar edilecektir ama biliyorum ki zaman senin nasıl bir futbolcu olduğunu da gösterecektir. İşte o zaman senin gibileri için söylenen malum sözler tekrardan büyük harflerle söylenecektir.

Deli Oğlan...

Bu da gitti. Aydın gibi, Serdar gibi... Ama nedense diğerleri gibi içimi acımadı bu sefer. Nedendir bilinmez dicem ama nedeni belki samimi olmaması, belki aklını çalıştırmaması olabilir. Şu güne kadar yaptıklarıyla zaten üzdü bizi. Bekledik sabırla. O inatla başına buyruk kendi bildiğini okudu hep. Ama iyisiyle değil kötüsüyle yaptı herşeyi. Biliyorum ki ilk Beşiktaş maçında canını dişine takacak. Atıcak golünü. Varsın atsın. Hem de 1 değil 2 değil 3 tane atsın. Umrumda değil. Nasıl Burak Yılmaz'ı iyisiyle hatırlamıyorsam O'nu da öyle hatırlicam.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Bir Umudum Sende...


A2 takımı bugün yine sahadaydı.

Marmara Grubu 8.hafta müsabakasında Nevzat Demir Tesisleri'nde Büyükşehir Belediyespor'u 1-0 mağlup ettik.

Golümüz 4.dakikada forvet Can Erdem'den geldi. Kendisini dönem dönem A takım ile çıktığı hazırlık maçlarından ve Tigana döneminde oynadığı lig karşılaşmalarından hatırlayanlarınız muhakkak vardır. Jean Tigana'nın desteği ile A takıma çıkarıldı ve 2007 yılından itibaren dönem dönem A takım ile forma giymeye başladı.
Kendisi şu an gol krallığı sıralamasında başı çekmekte... 7 maçta 9 gol!
22 yaşında ve ne yazık ki hala A2 takımında top koşturuyor. Yazık oluyor, yazık...
Üstteki toplu resim bugünkü maçtan önce çekilmiş. Ayakta soldaki ilk topçu kendisi...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Tek Derdim....

Mesaiye kaldım. Üstüne üstlük maç bide benim için gidişide gelişi de eziyet olan cehennemin dünyaya yansıması olarak gördüğüm rezil staddaydı. Maçı ne televizyondan izleyebildim ne de staddan. Özetine bakabildim sadece ki yorumları bile okumaya fırsatım olmadı. Gördüğüm tek bişi var aslında o da Nihat'ın benmerkezci oyun anlayışı. Bunu söylerken biraz da Süper Kupa final maçının etkisi var. Tek eksik gördüğüm nokta bu. Yoksa Beşiktaş'ım geçmiş sezonlara göre daha da bir güzel gözüküyor gözüme. Derdim kupalar olmadığı için takımın sağında da solunda da o gencecik çocukları gördükçe daha da bir mutlu oluyorum. Varsın almasın kupaları varsın 3-5-11 inci olsun takımım ama kendini diğerleri gibi antipatik yapmasın kimseye. Tek derdim budur.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Pazar Ertesi...

Mayıs sonundan itibaren hasretle bekle, sonunda ızdırap gibi futbol izle... özellikle 2.yarı! 2 takım da 2.yarı ''lütfen'' oynadı. Hele penaltıdan sonra Beşiktaş'ımı izlemeye gönlüm razı olmadı. Bir an önce bitsin diye dua etmekten başka çarem kalmamıştı. Bizim maçtan önce Emirates Cup mücadelelerinin tadı damağımda kalmış olacak ki, oturup tekrarını izledim Arsenal-Rangers maçının. Willshire denen çocuğu hayranlıkla izledim... sonra da bizim veteranlara katlandım. Gülüp geçemiyor insan işte; ne de olsa kendi takımın oynuyor, kendi ülkende derbi sayılan bir maç oynanıyor.

Rüştü; bildiğimiz Rüştü... güzel toplar çıkarır alkışlarsın edersin sonra bir bakarsın ceza sahası dışında taç çizgisi kenarında rakip forvetle omuz omuza mücadele verir kalesinden metrelerce uzakta!

İsmail Köybaşı; evet bu çocuk 90 doğumlu... ısınmak zorundayız bu çocuğa... arkasından itelemek durumundayız... bizim görevimiz bu olmalı tribünden... kalas tipli çakılı bek'lerden değil İsmail... heyecanlı, agresif, mücadeleci... yerinde durmuyor... hücumu düşünüyor, sevdim bu yönünü.

Sivok; kankası artık Bursa'da, ama Sivok ŞL'de boy gösterecek. Umuyorum lehine kullanır bu durumu, basit hata görmekten sıkıldım artık Beşiktaş'ımın defasında... Sayın Zan'dan kurtulmak iyi bir adım ama Mr. Sivok elleri havada açık, yerden kayılmaması gerektiğini unutmuş sanırım... ivedilikle hatırlatılmalı!

Matteo Ferrari; çıplak gözle ilk kez izledim. Zan beyefendi ile karşılaştırmam bile dün geceki halini gördükten sonra. Yerinde müdahaleleri oldu, bana güven verdi... sizi bilemem tabii!

Erhan Güven; kanımca zorunluluktan oynamakta... ki bunu kendisi de gayet net biliyor... Toraman ve dağ gibi Ekrem sakat... onlar geldiklerinde Erhan ancak kenardan maç izleyecek gibi... İsmail gibi o da sık sık ofansı zorladı, hoşuma gitti... ama kendisi orta yapma özürlü!

Fink; ismi gibi orta sahada fink atmayı seviyor. Sade, düz, daha çok defansif oynayan Alman asker... yeterli mi? ŞL için şüphelerim var. Güzel müdahaleleri oldu ama.

Ernst; mayıs sonu Denizli'de bıraktığımız yerden aynen devam ediyor. Fink'e nazaran hücumu daha çok düşünüyor, sorumluluk almaya çalışıyor.

Bobo; dağınıksın Bobo... iyice kilolanmışsın... bir de üstüne sol açık oynatıldın dün gece(!)... bilemedim ben ne diyeceğimi, yorum yok!

Tello; sol açıktan hatta -Sağlam döneminde sol bek- ten çakma 10 numaramız... bir nevi kurtarıcımız. Denizli ile beraber o artık özgür adam! heyecan yaptığımız bir kaç pozisyonun yegane yaratıcısıydı dün gece... sizce yeterli mi?

Yusuf; soy isim ile bu kadar zıt olunur mu? Adam yürüyerek oynuyor... onu bile 45 dakika yapabiliyor ancak. Arsene Wenger sağ açık Willshire'ı oynatır, biz Yusuf'tan sağ açık yaratmaya çalışırız. Yusuf idmanlarını artık telefon kulübesinde çalım atarak yapsın, maçları da lütfen kenardan izlesin.

Nobre; gecenin Beşiktaş'ım adına etkisiz elemanı. Yoruma değer hiç bir hareketi yok, ya da ben kaçırdım, varsa siz ekleyin!




... 7 yıl sonra ilk resmi maçına çıktı kutsal formayla. Heyecanla beklediğim adam, Beşiktaş'ın evladı yine yuvasında... gülümsedim O'nu sahada gördüğümde... O'nun için şimdilik bir yorumum yok. Heyecanı yeter de artar.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

OYUN DEVAM EDİYOR...

Haşmet Babaoğlu'nun yazısını okumuştum ama bundan haberim yoktu. Yazıyı haberi yan yana getirince 1-2-3 Gol Yetmez blogunda yayımlanan aşağıda ki yazıya hak vermemek elde değil. Anlicanız ligler başlamışta bizim haberimiz yok. Kombineyi aldık ama boşa gidecek herşey gibi de bir his var. Umarım geçen sezon ki gibi "BU OYUNU BOZABİLİRİZ"


Yılların 90 Dakika'sı... Bitti, gitti... Sebep; ekonomik kriz... Bilemiyorum:) Ben aklıma gelenleri açık açık yazayım, siz de "yapma yahu, bu kadar da komplo teorisi olmaz" deyin...
3 sene arka arkaya şampiyonluk sözü verdi Aziz Yıldırım. Sürekli söylüyorum; gözü dönmüş durumda, bu sezon ilgili kurumların vay haline... Hiç mi hiç sevmediğim, bu ülkede gördüğü ilgiyi haketmediğini düşündüğüm Hıncal Uluç, Fenerbahçe'ye ve Aziz Yıldırım'a en çok sallayan isim... Söylemleriyle çoğu zaman kamuoyu oluşturabiliyor... Eh, Aziz Yıldırım açısından da bu sene hiç bir şey ters gitmemeli, zemin hazırlanmalı...

-Alo, Feritçiğim...
-Gereken yapılacak başkanım...

Ama mesele Hıncal Uluç olunca çok da üzülmedim... İnönü Kapalısının bir müdavimi ve Kayseri maçında Çevik Kuvvet'in hışmına uğramasına rağmen Hıncal tarafından PKK'lılara benzetilen taraftarlardan birisi olarak bu olaya şu tezahüratla son noktayı koymak isterim;

"Noldu Hıncal nolduuu, söyle ne olduuuu, ...... ....."

gelen ya da gelecek tepkilere binaen Haşmet Babaoğlu'nun bugünkü yazısını okutmak isterim...
Haşmet BABAOĞLU'nun yazısı için
"MEDYA DA KİRLİ TEMİZLİK OPERASYONU
"

7 Temmuz 2009 Salı

2009-2010 BEŞİKTAŞ Lig Fikstürü

1.Hafta
BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR - BEŞİKTAŞ
2.Hafta
BEŞİKTAŞ - ANTALYASPOR
3. Hafta
GENÇLERBİRLİĞİ - BEŞİKTAŞ
4. Hafta
BEŞİKTAŞ - GAZİANTEPSPOR
5. Hafta
GALATASARAY - BEŞİKTAŞ
6. Hafta
BEŞİKTAŞ - KAYSERİSPOR
7. Hafta
ANKARASPOR - BEŞİKTAŞ
8. Hafta
BEŞİKTAŞ - DENİZLİSPOR
9. Hafta
BEŞİKTAŞ - KASIMPAŞA
10. Hafta
ESKİŞEHİRSPOR - BEŞİKTAŞ
11. Hafta
BEŞİKTAŞ - MKE ANKARAGÜCÜ
12. Hafta
TRABZONSPOR - BEŞİKTAŞ
13. Hafta
BEŞİKTAŞ - FENERBAHÇE
14. Hafta
SİVASSPOR - BEŞİKTAŞ
15. Hafta
BEŞİKTAŞ - DİYARBAKIRSPOR
16. Hafta
MANİSASPOR - BEŞİKTAŞ
17. Hafta
BEŞİKTAŞ - BURSASPOR