
28 Nisan 2008 Pazartesi
Cehennemde Olsam Gerek

19 Nisan 2008 Cumartesi
Derbinin Özeti; En Azından Bizim İçin...
Düdük Sizde
Herkes gibi bende futbolu iyi bildiğimi iddaa eder, hakemin hemen her kararına olumlu veya olumsuz yorum yaparım. Bu huyumu takdir etmesem de damarlarımda akan kanın bana toplumsal anlamda getirmiş olduğu alışkanlıklar olduğunu düşünürüm. Gerçi televizyonlarda her maç sonunda yapılan hakem kararları analizlerinin türlü türlü olması, bu analizlerin toplamında kişiden kişiye veya kişi özelinde bi tutarsızlık baş göstermesi ister istemez biz de duygusal sonuçlara neden olur. Takımınız yenilmişse en önce hakemi suçlarsınız, sonra idari ve teknik kadroya gelir sıra. Aksi durumda yani takımınız kazanmış ve diğer takımın taraftarları hakemi eleştirmeye başlayınca eski olayları ortaya döker yine hakemin adil olmadığından, kötü olduğundan dem vurursunuz. Çünki aslında önemli olan yenmek veya yenilmek değil, haklı veya haksız olup olmadığınızdır. Neyse fazla uzatmadan herkesi TFF'nin resmi sitesinde yer alan düdük sizde uygulamasına davet etmek isterim. Bence herkes şu Düdük Sizde olayında kendini denesin. Sonuç ne olursa olsun alışmış kudurmuştan beterdir misali bu huyumuzdan kendimizi kurtaramıyacağımızı da bilsek en azından futbolu, konu kurallar olunca ne kadar bildiğimizi görme şansına sahip oluruz.17 Nisan 2008 Perşembe
'KULÜBÜ YARIDA BIRAKAN ANTRENÖR MODELİ OLMAK İSTEMEDİM'
14 Nisan 2008 Pazartesi
The Chronicles of Narnia: Prince Caspian -Summer 2008-
Taraftar İSTİFA
Yanlış hatırlamıyorsam Sivas'la ligin ilk devresinde karşılaştığımız maç esnasında başlamıştı yönetimi istifaya çağıran tezahüratlar. O zaman bende katılmıştım buna. Haklı olduğumu düşünüyordum o zaman. Böyle düşünmem içinde milyon sebebim vardı. Ama ne olduysa ben dahil herkes unuttuk yaptıklarımızı. Sinan'a, Yıldırım'a, yönetime isyanımız stop etti birden. Liderlik herşeyi toz pembe görmemizi neden olmuştu. En azından halimizden son derece memnunduk. Ama her maçın son dakikalarında yaşadığımız endişenin aynısını sezonun bitmesine doğru yine hissettik iliklerimize kadar. Şimdi herşey yine dibe vurmuş durumda. Ne futbolda ne basketbolda ne yönetimde ne de futbolcularda bunun aksini gösterecek bir şeyde yok. Ama biz yine aynı biziz. Elimizdeki son koz olan istifa seslerini yine haykırır olduk. Yönetime, futbolculara ve de Sinan'a. Ama ben kendi çapımda artık böyle bir şeye izin vermeyi düşünmüyorum. Hatalı olanın sadece onlar olmadığını düşünüyorum ve bir daha istifa diye bağırmayacağıma, futbolculara satılmış demiyeceğime, Sinan'a Aziz'in sağ kolu demiyeceğime öğütlüyorum kendime. Asıl suçun onlarda değil de bizim gibi dönek taraftarlarda olduklarını söylemem gerektiğini bilerek maçları izleyeceğime burdan söz veriyorum.Kaya Yürekli!
Malum herkes ULEB kupasında takımlarımızın göstermiş olduğu müthiş! performansı konuşuyor. İtalya'ya kupa parolası ve şiarıyla giden takımımız çeyrek finalde kupayı alamasakta en azından bir final oynarız düşüncesiyle elinden geldiğince oynamaya çalışan ezeli rakibiyle karşılaştı. Favori Kaya'lı, Dalmau'lu, Shumpert'le, Nicevic'li, Sinan Güler'li ve islami sermaynein ele geçirmiş olduğu Cola takımıydı. Ama ne olduysa gazı kaçmış bir şekilde sahada olan takım inanılmaz derece de kötü oynayarak kupadan elendi. Burda CafeCrown'un çabasını, Cüneyt Erdem'in balını tartışmıyorum tabi. Beni asıl üzen Cola takımının nerdeyse tamamının çocuklardan (en azından cocuk yürekli) oluşması. Aynı istediği oyuncağı almayan babasına küser gibi alacaklarını zamanında alamayan bu cocuklar parkede küsüp maçı izleyenlere kabir eziyeti çektirdiler. Tribünde bir avuç yöneticinin olduğu maçta ekran başında takımını parasıyla değilde yüreğinin en derin köşesinde seven bizleri mahvettiler. Sanki cezalandırdıkları kişilerin o tribünde timsah gözleriyle maçı izleyen bir avuç yönetici değilde biz olduğunu unutarak oynadılar. Onlara koca koca teşekkürler geldi desibel rekorları kırmış taraftarlardan. Bu mutluluğu yaşattıkları için selam ettiler hepsine. Ama ben şahsım adına onlardan utandığımı söylemek istiyorum. Artık onlardan sadece günü geldiğinde kendilerine yakışır şekilde! sırtlarını bize dönüp arkalarına bakmadan çekip gitmelerini bekliyorum, istiyorum..10 Nisan 2008 Perşembe
Amvo.exe #2
İşte Kutsal İttifak medyası!..
Geçen hafta bugün bu sayfada "Fenerbahçe şampiyon olmuştur" demiştim. "Bir defa Fener, peşinden gelenlerin hepsinden çok daha iyi durumda bugün. Geride kalması mucize olur. Bu mucizeye de, Fenerbahçe tarafından kurulan federasyon ve kurulları izin vermezler.." Kızanlar, hatta sövenler oldu. Bugün kendi küfürlerinin utancı içindedirler.Çünkü yazdıklarımın mürekkebi kurumadan, bir hakem ortaya çıktı ve mucizeyi aynen dediğim şekilde önledi. Başkan Hasan Doğan ve Merkez Hakem Komitesi Başkanı Oğuz Sarvan'ın kuru sıkı palavraları sonucu değiştirmiyor. Hakem, üç puanı alenen ve resmen Kayseri'den, Galatasaray, Beşiktaş ve Sivas'tan aldı, Fenerbahçe'ye hediye etti. Türkiye'nin birinin ak dediğine öbürünün kara demesiyle ünlü dört hakem yorumcusu, Erman Toroğlu, Ahmet Çakar, Metin Tokat ve Bülent Yavuz bile hayatlarında ilk defa ittifak ettiler ve dediler ki..
1-Fener'in ilk golü palavra bir penaltıdır.
2-Fener'in ikinci golü ofsayttır ve yasal süre bittikten sonra atılmıştır.
3-Vederson'un kesin kırmızı kartı sarı olarak çıkmış ve Fener'in maçın önemli bir bölümünü 10 kişi oynaması engellenmiştir.
4-Daha maçın başında Kayseri'nin iki ön liberosuna alakasız sarı kartlar çıkarılarak, bu takımın orta saha direnci büyük ölçüde kırılmıştır.
Söyler misiniz, bir hakem daha ne yapar?.Şimdi bakın, bu Türk futbol tarihinin en büyük skandalını, ligin belki de şampiyonunu değiştiren bu maçı ve hakemini, bu ülke gazeteleri hangi başlıklarla verdiler..
Hürriyet: "Fener uyur, nöbetçi uyumaz." Alt ve üst başlıklarda penaltı ve ofsayt iması dahi yok.
Milliyet: "Can Simidi." Alt ve üst başlıklarda penaltı ve ofsayt iması dahi yok.
Akşam: "Semih candır." Alt ve üst başlıklarda penaltı ve ofsayt iması dahi yok.
Cumhuriyet: "Bitiş düdüğünü F.Bahçe çaldı." Üst başlıkta "Goller tartışmalı" diyor.
Radikal: "Maç biter Semih'in nöbeti bitmez." Alt başlıkta "Ucuz penaltı" lafı var.
Foto Maç: "Çevirmen."
Fanatik: "90+2-1" Alt başlıkta "Ucuz penaltı" denmiş.
Fotogol: "Biçer döver Fener."
Fotospor: "Uçur bizi Londra'ya."
Türkiye: "Semih ŞenTürk."
Posta: "Kadıköy'ün kralı Semih!."
Zaman: "Maç biter, Semih bitmez."
Star: "Kulübede Kral var."
Sözcü: "Semih, koçum!.."
Güneş: "Kral böyle istedi."
Taraf: "Fener yine son dakikada."
Bugün: "Avrupalı Fener, kralını yener!."
Yeni Şafak: "Son saniye üçlüğü.."
Benim gazetem Sabah "3 puanın mimarları" diye anlamsız bir başlığın altına penaltıyı hakemin yarattığını yazmış, hiç değilse..Ve koskoca Türk medyasında iki, sadece iki gazete, maçın gerçek başlığını sayfanın tepesine cesaretle koymuş.."Hakemin hediyesi" diyen Vatan ve de "Hakem kararıyla" diyen Tercüman..Ötekileri düşünün.. Ama şöyle düşünün.. Hakem hediyesi bu üç puanla Galatasaray, Fener'i geçip 2 puan farkla liderliğe otursa o gazetelerin o manşetleri nasıl olurdu?. Fener-Kayseri maçından sonra atılan başlıklar Kutsal İttifak medyasının kanıtı ve utancıdır.
(Not: Bu yazı Hıncal Uluç'un 10 Nisan 2008 tarihli Sabah gazetesindeki köşesinden alınmıştır.)
9 Nisan 2008 Çarşamba
Eziklerin Ezikliği
Herhangi birinin Chelsea'nin (başında çobandan fazla bilgiye sahip olmayan birini bulunduğu, takım ruhundan nasibini almamış oyunculardan kurulmuş ve tiyatro izleyicisinden farksız taraftarlarıyla Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kadar çıkabilmiş bir takım) Türkiye sınırları içerisinde "Avrupa İmparatoru!" olan ezik takım karşısında nasıl turladığını gördükten sonra sadece özetlerden Liverpool-Arsenal maçını izlemesi bile Liverpool'dan neden 8 tane yediğimizi anlaması için yeterli.8 Nisan 2008 Salı
Anadilimizde LOST
Cümle alem bilir bu dizide kendimi kaybettiğimi. Millete bu halimi bulaştırmak için diziyi tekrar tekrar izlemişliğimde vardır. Ama dün yaşadığım deneyim tam anlamıyla iğrençti. Lost malum ülkemizde şifresiz olarak daha yeni gösterime girmiş bulunuyor. Daha önce digiturk'un bir kanalında gösterimi vardı. Gerçi ben Amerika'da yayımlandıktan bir gün sonra hemen izleme şansına -daha çok gayretine demeliyim- sahibim ama TNT yayına girdiğinden beri bu hastalıktan mahrum olan insanlar adına bir sevindim anlatamam. Gerçi pazar günleri diziyi izleyenler adına sevinebiliyorum. Çünki pazartesi bizim türkçe dublajıyla yayımlanıyor ki hiç sormayın. Tamam adamlar güzel dublajlamış ama ne bilim her film kendi anadiliyle güzel bence. alt yazı boşuna icat olmamış dimi. Yoruluyosun, bazen alt yazı okicam derken bir anı kaçırıyosun ama o mimikler o duygu, o vurdunduymazlık bizim dile uymuyo bence. Anlicanız size tavsiyem pazar gün ki Lost'u kaçırmamanız, pazartesiyle şöyle ezber için tekrar izlemenizdir...Bir Garip Sonuç
Bu hafta görüldüğü üzere yapmış olduğum tahminlerde pek başarılı olamadım. Gerçi "Süper!" Ligimizde hakem hataları maçlara tahminlerin ötesinde etki etmiş olsa da benim gibi iş bahis olunca tamamen duygusallıktan uzak olan biri için bile baya sinir bozucuydu. Herneyse hakem "hataları!" bu ülkede hep olucak ve hep "ezik" takım için cereyan edecektir.4 Nisan 2008 Cuma
3 Nisan 2008 Perşembe
Düşmanımın Düşmanı Dostumdur
Açıkçası akşam maçı izlerken baya bi ümitliydim. Chelsea kazanamazsa bile kaybetmez diyordum. Ama adamlar yine yaptılar yapacaklarını. aldılar maçı. Gerçi İngiltere'de çok rahat bir rövanş geçmicektir ama şimdi bile rahatsız ediyolar insanı. Saolsun patronum hemen masamın karşısına bir Fener forması astı bile. Sesimiz çıkartamıyoruz tabi.1 Nisan 2008 Salı
"90 Dakika"ya 30 Dakika Kala..
Akşam erken gittim eve. Uzun zamandır evi şöyle erken saatlerde göremiyordum. Saatlerin ileri alınmasından mıdır nedir garip oldum. Neyse erken gelmişken pazartesi akşamlarının futbol programlarını kaçırmayacağım için baya sevindim. Açtım Haberturk'u karşımda Muhteşem 3'lü. Mehmet Demirkol-Okay Karacan-Uğur Meleke... Ne kadar sevindiğimi anlatamam. Nedeni 90 Dakika programından (yanlış anlamadıysam) yarım saat önce başlamaları. Ben böyle sevinirken, patlamış mısırım elimde onları dinlerken ( evet patlamış mısır elimdeki, malum bu programlar altın değerinde) dakikalar geçtikçe bir sıkkınlık başladı. Buna en büyük neden sanırım Okay Karacan'ın pazar günü Mustafa Doğan'la sunduğu Futbol Pazarı'ndaki muhabbeti tutunda istatistikler de dahil olmak üzere hemen hemen herşeyi buraya taşıması. Anlıcanız tekrarları pek sevmem. Özellikle bu üçlü arasında aynı lafların döndüğünü görünce acaip moralim bozuldu. Neyse ki 90 Dakika yetişti de kendime geldim. Saolsun Hıncal baba her zamanki formundaydı. Ben bu kadar karşıt fikirlerde olupta (Hıncal Uluç ve Mehmet Yılmaz'dan bahsediyorum, Haşmet Babaoğlu ile Fuat Aktan'ı es geçicem kusura bakmasınlar) bu kadar eğlenen iki insan görmedim. Adamlar bariz geyik yaptı uzunca ama o bile tebessümle programı izlememe yetti. Artık Futbol Kulübü programı niye tutmuyor diye kafa yoracaklarına farklı olmak için kafa patlatsınlar. Bir giriş müziğiyle olmuyo farklılık...







