31 Ağustos 2008 Pazar

Bu SEVDA BİTMEZ

Geçen sezon büyük bir üzüntüyle son maçı izlemeye gitmiştim İnönü'ye. Stad yıkılıcaktı ve biz Olimpiyat yollarında çile dolu yolculuklara çıkıcaktık. Biliyorum herkes bir ağızdan BEŞİKTAŞ için bütün dertlere katlanılır bütün çileler çekilir diye bana söyleniyordur. Ama zaten bu yönetimle bu kapalı tribün kaosu bu istikrarsızlıkla zaten yeterince çile çekiyoruz. İçimizde ki bu anlatılmayacak aşk ile karşı geliyoruz bütün zorluklara. Ama düşünün bi kere. Burası İnönü. Burası bizim evimiz. Kapasitesi azmış, daha çok para kazandırabilirmiş gibi saçmalıklar yüzünden zaten bu hallere gelmişken bi de evimizden, maç öncesi Büyük Beşiktaş Çarşı'sı önündeki buluşmalarımızdan ordan stada giderken yaptığımız tezahüratlarımızdan uzun süre ayrı kalacağımızı birbirimize iyice yabancılaşacağımızı düşündükçe duruma kızmamak elimde değildi. Bende bu kızgınlığımı bir tepki olarak kombine almamaya karar vermiştim. Ama dayanamadım. Bir maç bile ayrı kalmak bedenimden koca bir parça koparılmış gibi acı verdi bana. Bir maç bana yetti anlicanız. Kombine satış tarihleri uzatıldı ve ben hemen ilk gün kapalı kombinem için gerekli herşeyi hazırladım. Bir maç daha olmicam stadda ama bütün sezon boyunca tezahüratlarımla, herşeyimle acısını çıkarıcam. Size tavsiyem sizde bu güzellikten, sevdadan mahrum kalmayın bir kombine kart alın.

28 Ağustos 2008 Perşembe

Metallica Konseri - 27 Temmuz 2008

Konserle ilgili görüntüleri burdan indirebilirsiniz. En azından gidemeyen yazık kitleye bi kıyağımız olsun dimi.

26 Ağustos 2008 Salı

Okuyarak Öğrendik

Saolsun KADIKÖY TAYFASI

Off be dünya varmış demek geliyor içimden şuan. Hem de en kocamanından. Uzun zamandır sıkıntı ettiğim dert ettiğim herşeyin aslında bi yanılsamadan ibaret oldugunu anlamak içimi tarif edilemez hoş duygularla kapladı. Evet. İnanılması zor ama gerçek. Bu iğrenç hayatın bana sunduğu bütün olumsuzluklara göğüs gerebilmemi sağlayan gerçeklerle tekrar buluşmak, onlarla olduğum gibi içimden geldiği gibi konuşup paylaşmak beni kimsenin anlayamayacağı kadar mutlu etti. O güzellikler ki gecenin bu saatine kadar bana gerçekleri en tatlı ve en güzel dille tekrar hatırlattı. O güzellikler ki bunları yaparken benden ne bir karşılık bekledi ne de anlayış.
Evet. Ben doğruları kadar yanlışları da içinde barındıran sıradan bir insanım. Ama herkese göre bir farkla. Ben gerçekten en samimi en içten arkadaşlara dostlara sahibim. Herkesin kolay kolay elde edemiyeceği ve anlayamayacağı dostlara. Saolsunlar tekrardan. Bana ne kaybettiğimi değil ne kazandığımı gösteren dostlar ve saolsunlar tekrardan benim ne kadar değerli olduğumu hissettiren dostlar..

22 Ağustos 2008 Cuma

Gmail boşkene...

Gelen Kutusu : Yeni ileti yok! Okumak için bir şeyler arıyorsanız her zaman Google News var.
Gönderilmiş postalar : Gönderilmiş ileti yok! Şimdi bir tane gönderin!
Tüm Postalar : Hiç postanız yok! Sunucularımız sevilmediklerini düşünüyorlar.
Spam : Yaşasın, burada hiç spam yok!
Çöp Kutusu : Çöp Kutusu’nda ileti dizisi yok. 2000 MB'tan fazla saklama alanı varken iletileri silmeye gerek yok ki!

E=mc2

Uzun zamandır ilk defa sakin ve tek başımayım. Aslında düşününce yazacak çok şeyde bulamıyorum. Ama içimde dışa vurulması gereken bişilerin varlığını da hissetmiyor değilim. Sanki bütün kelimelerim tükenmiş ve ben cümle kurmakta zorlanıyorum. Sanki herşeye küsmüş bir çocuk gibi köşeme çekilmiş içten içe kendime acıyorum. Bunu kimseye hissettirmeden kimseden yardım dilemeden çözmek istiyorum. Ama olmuyor, olamıyor. Hayata küsmenin zamanı değil diyorum bi yandan, bi yandan zaman dursun akmasın istiyorum. Çok şey istiyorum her zamanki gibi. Biliyorum. Ama yine biliyorum ki beni bilen bilir. Göründüğü kadar güçlü olmayan en ufak hezeyanda içinde depremler yaşayan ve kolay kolay bir daha kendini toparlayamayan biriyim. Güçlü görünmek için herşeyi göze alan ama başkaları için ufacık önemsiz bir şeyde bütün güçsüzlüğünü, dengesizliğini ve çocukça duygularını açığa vuran biriyim. Elimde olmadan yapıyorum bunu. En samimi en gerçekçi şekliyle. Ve aynı zamanda en anlaşılmaz haliyle.

20 Ağustos 2008 Çarşamba

Girdap

İçim yine bi garip. Aynı eski zamanlardaki gibi. Herkesinkinden farklı. Eğlenceli değil. Hüzün verici. Kışkırtıcı. Aynı kara gökte patlayan bir şimşek gibi. Göz alıcı. Korkutucu. Her zaman kaçtığım ama hayatın beni içine çeken girdabı gibi karşı konulmaz. Sanırım benim kaderim benim alınyazım. Girdabın içine düşmek ve hep bir çıkış yolu aramak. Ararken bulamamak ve daha fazla isyan etmek. İsyan ettikçe elindekini kaybetmek.
Peki tek suçlu böyle hissetiğim için ben miyim? Bana böyle hissettirenlerin hiç mi suçu günahı yok. Onlar hep mi kazanan bense kaybeden olmak zorundayım. Kaybetmek sadece benim gibilerin mi hakkı sadece. Bilmiyorum. Aslında hiç mi düşünmek istemiyorum. Beni düşünmeye sevk eden herşeyden nefret ediyorum. Kaçıyorum. Ama sonuç hep aynı. Kaybolan ben ve benim güzel zamanlarım.