Bizim gibi mahalle-semt kültürüyle büyümüş, sokağın tozunu yutmuş, topla, sapanla, kaldırım taşları ve bilumum çevredeki bütün materyalleri kullanarak çeşitli oyunlar oynamış, elektrikçiden alınan hortumla ve eski gazete kağıtlarını kullanarak kendi çapında conterstrike oyunun temelini atmış insanlar şimdi çevresine bakınca internet kafelerden, alışveriş merkezlerinden çıkmayan, elindeki cep telefonu ve evindeki bilgisayar,play station veya ailesinin hali vakti yerindeyse arabası dışında oynayacağı oyuncakların bilmeden,görmeden ve kıymetini bilmeden büyüyen gençliğe üzülerek bakıyor. Evet belki çocuklar şimdi daha şanslı hissediyorlar kendilerini, mutlu oluyorlar. Ama bir çocuk düşmeden, mahalle maçları atmosferlerine girmeden, ağlamadan, paylaşmadan, üzülmeden, fırlamalık yapmadan, cam kırmadan, gecenin kör vakti saklambaç oynamadan, kaleye geçip anne,baba,çocuk çıkmadan, japon kaleler, alman kaleler, dokuz aylıklar, kızma kemerler oynamadan, mahalle kavgalarına karışmadan büyüyorsa bana göre kişiliğinde, fiziğinde ve beyinsel bütün fonksiyonlarında, insani duygularında ister istemez eksiklerle büyüyorlar. Bu söylediklerim yanlış anlaşılmasın ama ben gerçekten çok şanslıyım. Ufak sıyrıklarla olan şiddetide gördüm sokaklarda, top oynarken dizimi de kanattım, oyun oynarken çukurlara da düştüm.
Şimdiki gençliği de herhangi bir şekilde yargıladığımda düşünülmesin. Sonuçta onlarda çevrelerinden ki insanlardan öğrendikleri ve bizim aksimize müthiş olanaklarla donatılmış bir hayat diliminde doğdukları için suçlu değiller. Sadece şansızlar. Çünki misket, gazoz kapağı ya da futbolcu kartlarıyla oynan oyunlarda karşı tarafı kökleyerek zaferin tadına bakma şansı yok onların. Ya da şu an televizyondan veya staddan olsun derbi izleyerek hissettikleri duyguları mahalle maçlarında alacakları sonuçlarla birebir hissettmeleri çok zor. Bir mahalle maçı sonunda kahraman olmanında, suçlu olmanında ne olduğunu öğrenmek ilerleyen yaşında çok şey öğretiyor insana. Kahraman iken mütevazi olmanın erdemini, suçluyken aynı hataları tekrarlamamak içinde yanıp tutuşan hırsın, çalışmaya ve özveriye dönüşmesini yaşamak gibi. Bazen boş kaleye yuvarlayabileceği bir topu arkadaşının önüne bırakarak onunda gol zevkini yaşamasının güzelliğini, bazen adam seçmelerde hep ensona kalanı ilk olarak takımına seçtiğinde onun o gözlerindeki mutluluğunu ya da mahalleye yeni tanışan birini oynadığı oyuna davet ederek onun sıkılan haline ortak olma, paylaşma şansına sahip oluyor insan....
Mahalle Kültürü #1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder