Hikâye, o yılların fırtına gibi esen demir perde takımı Dinamo Kiev’in Bursaspor’la yaptığı maçlarla başlıyor. Hayatı paylaşarak yaşamayı şiar edinen muhit insanları için maçlar dönüm noktası olmuş. 1971′de memleket meselelerinin çözümlenmeye çalışıldığı mahalle kıraathanesinde büyük ağabeyler toplanır ve politika yerine spor yaparak Bursa’ya açılma kararı alınır. Kulübün adıysa kendiliğinden ortaya çıkmıştır, kâğıt üzerinde tescillenebildiği şekliyle Ertuğrulgazi Gençlik ve Spor Kulübü ve fakat taraftarlarının gönlündeki adıyla Dinamo Mesken…
Kaynak: Aktüel
Erkan Can, o dönem takımın maskotu. Amigoluk yapıyor. Tribünlerden aldığı ilhamla sahneye transfer olmuş. Takımın eski kalecisi Kamyon Vedat, “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” filminde Erkan Can’a oyuncu koçluğu da yapmış.
Devrimci Futbol Takımımız …
Türk futboluna siyasi müdahaleler yıllardan beri tartışma konusu… Ancak bugüne kadar bir kulübün kapatıldığına, üstelik “politik faaliyetler” gerekçesiyle kapatıldığına tanık olmamıştık. En azından tanık olmadığımızı düşünüyorduk. Ta ki Bursa’nın adından dolayı kapatılmış amatör futbol kulübü Dinamo Mesken’le tanışıncaya kadar. Dinamo Mesken ilk bakışta adından anlaşılacağı üzere “solcu” ve “yerli” olmanın bahtsızlığına kurban gitmiş ama aslında harcanmış bir kaderi var. Zira Dev - Genç’lilerle ülkücülerin birlikte oynayabileceği kadar siyasete uzak, delikanlıları “kör siyasetin tehlikelerinden” uzaklaştırma ülküsüne aracı olacak kadar da spora yakındı sadece. Ne var ki, büyük acılar ve travmalar yaşayan bir ülkenin yazgısından onlar da nasiplerini aldılar ve hala sindiremedikleri bir tarzda yargılanıp, “isminden dolayı kapatılmış ilk futbol kulübü” olarak, talihsiz isimlerini Türk futbol tarihine solgun harflerle yazdırdılar.
Ülkücü “Dinamolu”
80 döneminde Türkiye’nin biraz da mimlenmiş mahallelerine gözdağı vermek isteyenlerin hışmına uğrayan gençlerin hikâyesi bu. Kulüp yöneticileri bile 20 - 25 yaşlarında. Beraat eden takımdan kimse hapis cezası almadığı için belki şanslılar. Ancak bugün mahallede yaşayanlar dağılan takımlarını bir daha toparlayamadıkları İçin üzgün ve kapılarına mühür vurulduğu için hâlâ kızgınlar. Gerçekten de onlar kendilerini cezalandıran askeri yönetimin iddia ettiğinin tersine her ideolojiden insanla barışıktılar.
Kulübün eski oyuncularından olan ve 1993 -1995 yılları arasında MHP Yıldırım İlçe Başkanlığı da yapan Osman Yağcı’nın da dediği gibi “Tunç hocamız maçlardan önce soyunma odasında bizlere ‘Arkadaşlar Mesken’i mahcup etmeyelim, halkımıza saygılı olalım, milliyetçi olalım, futbolu izletelim’ derdi. Siyasi konuşmalar hiç olmadı. Sağcı olduğum için baskı olmadı. Futbola Mesken’de başladım, Mesken’de bıraktım. Anlayamıyorum. Sadece spor yapan bir kulübü kapatmanın ne anlamı var.” Ama Bursa’nın varoşlarında yaşama savaşı veren bu insanlar kesinlikle yanlış anlaşıldıklarını düşünmüyorlardı. Birileri onları işlerine geldiği gibi anlamışlardı. Onlar çağırmadan kendilerini bulduk ve olanları anlamak için her şeyin başladığı güne ve yere doğru yola koyulduk. Bugüne kadar açılmamış olan bu konuyu takımın amigosu Erkan Can’ın ve yargılanmış, işkence görmüş Dinamo Meskenli arkadaşlarının ağzından öğrenmeye çalıştık.
Mimli mahallenin dinamosu
Hikâye, o yılların fırtına gibi esen demir perde takımı Dinamo Kiev’in Bursaspor’la yaptığı maçlarla başlıyor. Hayatı paylaşarak yaşamayı şiar edinen muhit insanları için maçlar dönüm noktası olmuş. 1971′de memleket meselelerinin çözümlenmeye çalışıldığı mahalle kıraathanesinde büyük ağabeyler toplanır ve politika yerine spor yaparak Bursa’ya açılma kararı alınır. Kulübün adıysa kendiliğinden ortaya çıkmıştır, kâğıt üzerinde tescillenebildiği şekliyle Ertuğrulgazi Gençlik ve Spor Kulübü ve fakat taraftarlarının gönlündeki adıyla Dinamo Mesken…
Kulüpte siyasi faaliyet yapılmasına yönetim kurulu hiçbir zaman izin vermemiş. Ancak solculuklarından gelen dayanışma kültürüyle beklenmedik sonuçlar almaya başlayan takım “kurtarılmış mahallesi”nin adını duyurmaya başladıkça birileri için can sıkıcı olmaya başlamış. Bu baskılar askeri yönetimin Eylül 1981′de kulübü kapatmasıyla son buluyor. Kulübün kapatıldığı günü yaşayanlardan dönemin yöneticisi Ali Nihat Irkörücü, “Kapatılma gerekçeleri sudan gerekçelerdi” diyor ve şöyle devam ediyor: “Şöyle bir kılıf bulmuşlardı. O gün bir arkadaşımız emniyetten izinli olarak esnaftan her zamanki rutine uygun şekilde para toplamaya çıkmıştı. Güya haraç topladı ğımız yönünde İhbar alınmış. Arkadaşımızı polis gözetimine, nezarete almışlar. Kapatılmasaydı 7 - 8 tane profesyonel olabilecek oyuncumuz vardı. Örneğin Kamil Torun kurtuldu. Onu darbe öncesi bir takıma eşofman karşılığında sattık. Maddi durumumuz öyleydi. Kamil daha sonra Ankara Demİrspor formasıyla 2. ligde de oynadı. Gerçekten kulübün hiç yapmadığı bir şey varsa o da siyasetti. Yargılandık. Beraat ettik ama federe olma hakkımızı kaybettik. Masum olduğumuz halde itham edilmiş olmamız bile yeterli bir ceza. İçlerinden bir tek ben 1989 senesinden sonra yasal bir parti olan SHP’den siyasete atıldım. Bunda yaşadıklarımızın da payı var.” Irkörücü hala CHP Yıldırım Merkez İlçe Başkanlığı yapıyor.
Çok şeyler bağlanmış takıma, tabii en başta umut. Çok şeylerini kaybedenler olmuş takımı ayakta tutabilmek İçin. 1980′e kadar bile rahat edememişler. Onları sindirmek için karşı düşünceden insanlar yerleştirilmiş mahallelerine. 1976′da Kemalpaşaspor’la yapılan bir maçta “Moskova dışarı” sloganlarıyla ıslıklanmışlar. Eski yönetici Hasan Gürses, “Devamlı emniyet baskısı altındaydık. Haftada bir örgütlenme var mı diye kontrol yapılıyordu” diyor. “Büyük paralar harcadık. Babamın emekli parasının yarısını kulübe yatırdım. Kardeşimle kavga ettik. Kapatıldığı gün minibüs tutmak için toplanan paraları sayıyordum. Lokali bastılar. Masadaki paralarla birlikte her şeye el koydular.”"Hangi örgüttensin, silahlar nerede?”
Takım, deplasman masrafları için kapı, kapı para toplamak zorunda kalmış. Ancak bunu bir türlü anlatamamışlar. Tutuklanma gününü, “Paraları sayarken hepimizi siyasi şubeye götürdüler. İki gün boyunca dayak yedik, kapanış da öyle oldu” diyerek açıklıyor, Avanta Kemal. Bütün baskılara karşın, elbette ki bu kadarını beklemiyorlarmış. İşin garip tarafı bir süre kulübün yeniden açılabileceğine inanmışlar.Emniyetteki sorular hep ters köşeden. Cengiz’e yöneltilen soru “hangi örgüttensin sİlahları nerden temin ediyorsun?” Bugün o sorulara bir cevabı var Tunç hocanın: “Bize saldıran insanlardan daha milliyetçi insanları yetiştirdik biz. Erkan Can gibi birini çıkardık. Gözlerim yaşarıyor şimdi, o kulübü kapatmak devlete hiç yakışmazdı.”
Erkan Can, o dönem takımın maskotu. Amigoluk yapıyor. Tribünlerden aldığı ilhamla sahneye transfer olmuş. Takımın eski kalecisi Kamyon Vedat, “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” filminde Erkan Can’a oyuncu koçluğu da yapmış. Onu anlatırken “Kendisine amigo demezdi Erkan. Seyirci organizatörü derdi. Ne olduğunu anlayamadığımız marşlarla tribünü ateşlerdi. Rakip taraftarları şok ederdi” diyor. Takımla ilgili söylediği şeylerse diğerleriyle aynı: “Arkadaşlarımızın katiyen politik bir misyonu yoktu.”Formaya aşıktık biz O günlerden unutmak İstedikleri şeyler de var. Kahvehaneye huzursuzluk çöküyor. Takım kaptanı Fahrettin bu noktada yapıştırıyor cevabını “Siz yoksa devre arasında Çav Bella’yı mı okuduğumuzu sanmıştınız.” “Sahada kendini devrimci gibi mi hissediyordun, futbolcu gibi mi?” diye sorduğumuz 10 numara Arnavut Özcan’dan da bir şey çıkmayınca; takımın büyüklerinden Ertuğrul Kanşay karışıyor söze; “Bizim Dinamo’muz, yalnızca sahadaki dinamizmimizdi. Mesken, sol kesimin olduğu bir mahalleydi. Kapatma nedeni bu. Bilmem anlatabiliyor muyum?” Özcan Selamet takımın hücuma dönük orta saha oyuncusu, kaldığı yerden devam ediyor. “Formaya âşıktık biz. Forma almaya gücümüz, olmadığı için herkes fanilasıyla gelirdi. Arkalarına numara yapıştırırdık. Maçımız 11.00′deyken sabahın 05.00′İnde, karanlıkta kulüpte beklediğimizi biliyorum. Böyle bir ruhtu bizi birbirimize bağlayan”. Arnavut, bir süre daha oynadığından, futbolu Mesken’de bırakan arkadaşlarının psikolojisini en iyi anlatabilecek isim. Arkadaşlarının kaderini yorumlarken “Futbol bir tutku. Oynadığım için söylüyorum devam edememek çok acı. Ben, kulüp kapanmadan önce başka bir takıma geçtim, ordayken bile Meskenlilerle idmana çıkardım. Böyle bir ruhumuz vardı.” Özcan Selamet, bugün halâ “militan” değil ve Cavit Çağlar’ın mutemetlğini yapıyor.
Bahis “Ruh”tan açılınca konuşanların hevesi yükseliyor; başka kulüpten bonservisini cebinden ödeyerek gelen Bülent ve evliliğinin ikinci günü kupa maçına çıkan İbrahim Aksal gibi. “İkinci gün Tunç Hocam geldi, kupa maçımız var, gelirmisin, dedi. Tereddüt etmedim. Eşofmanlarımı giyindim, çıktım. 0 gün kupayı kazandık. Unutamıyorum. Çok farklı bir duyguydu”Top bir daha santraya dönemedi Duygulara hasımlık edenler, Dinamo’yla yetinmemişler. Semtin Dinamo türevi kurulan diğer takımları Ortabağlar ve Teleferik Kartalspor da aynı akıbeti yaşamış. Ortabağlar’ın yöneticisi berber Enver Ünal’ın yüzüne karşı, “Biz bu mahallenin siyasi kimliğini biliyoruz. Kulübü neden kapattığımızı da herkes bilsin” denilmiş .”Varsayımlar üzerinden hareket edenler, gelip şu insanlara bir baksa kendilerinden utanacak. Hepsi beraat etmiştir ve bugün Mesken’de İtibar görerek dolaşırlar.” Oyuncu olanlarının İçindeyse yargılanmış bir tek İsmail Güzeltürk bulunuyor. Sahadaki pozisyonu “sağ bek”. İronik bir rastlantı. Yaşananlardan çıkarılacak dersler basit. 1981′de başına büyük belalar almış küçük bir takım kapatılmadı. Hayatında hiç karakola gitmemiş olanlar kapatılma kararının ardından gözaltında işkence gördüler. Top bir daha santraya dönemedi. Kapatılmasa memlekete “zararı” ne olurdu bilinmez. Ancak kulüplerin günümüzde yetiştirdiği gençleri düşündüğümüzde söylenecekleri toparlıyor Kenan Demir “Gençlerimize borçluyuz. Yarım kalmış işlevimizi tamamlamalıyız. Türkiye bizden başka acılar da yaşadı. Ama kulübümüz bugün açık olsa ve Mesken’de yaşasaydı Ogün Samast katil değil, belki de o katile tavır koyan bir sporcu olabilirdi.”
Erkan Can’ la Söyleşi
80 döneminde gençlik yıllarınızın geçtiği Bursa’da siyasi gerekçelerle kapatılmış bir kulübünüzün olduğunu söylediniz. Nedir bu Dinamo? Bu bir espri miydi? Eğer doğruysa bu bir ilk. Neydi Mesken’in öyküsü?
80’li yıllar, amatör takımlar devri. 22 yaşındaydım. O zamanlar yeni yeni ucuz meskenler kuruluyordu Bursa’da. Top oynayacak yerimiz çoktu. Daha sonra mahallenin altına eğitim enstitüsü açılınca oradan öğrenci ağabeylerimiz geldi. Mahalleli de onlarla beraber kulüpte takılmaya başladı, solcu oldu. Kulüp orada doğdu. Takımın adını Dinamo Mesken koydular. Daha sonra futbol falan bitti. Kimse arkasını sormadı, açılmadı.
Sizin o yıllarda kalecilik de yaptığınız söyleniyor. Kaleci, argoda parasız anlamında kullanılır. Nasılsın diye sorduklarında “Schumacher gibiyim” diyormussunuz. Ama sanırım siz takımın amigosuydunuz…
Kalecilik yapmadım. O benim jargonum. Nasılsın diyorlar, kaleciyim diyorum. Bekliyoruz, para yok, pul yok, kaleci durumu da oradan gelir. O benim otuz yıldır söylediğim bir durumdur yani. Amigoluk yaptım tabii ki.
Nasıl bağırttırıyordunuz tribünleri?
Dinamo’nun gençleri, bir elinde şişe, saatlerce neşe! Dinamo’nun gençleri birçok menekşe!
Mahalle benimsiyor muydu Dinamo Mesken’i?
Tabi canım, gurur duyardık! Tomas Orhanlar, Yakalı Mehmetler, Komando Mustafalar, Avanta Kemaller, Ertuğrul Kanşay. Bu abiler bilirler bunları.
Sizin de lakabınız var mıydı?
Sarı! Benim lakabım san’dır. Adımı bilmem. Eskiden daha da sarıydım, sapsarıydım. Kill Bill!
Peki derdiniz neydi, mahalleyi Moskova’ya bağlamak gibi bir niyetiniz mi vardı?
(Gülüşmeler) Yoo… Zaten solcu bir mahallede büyüdüğümüz için takımın adı da böyle olacaktı. Çok normaldi bu.
Anladığım kadarıyla darbe öncesi mahalleler kendi kulüplerini kalkındırabiliyordu ama sonra her şey için para gerekti. Bu arada o yardımlaşma durumu da darbeyle birlikte gitti.
Evet, başka bir şeyler lazımdı, yetmedi. “Satıyorlar oğlum” diyor, Rafet El Roman’ın filmde oynadığı karakter. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, her şeyi anlatıyor bence. Zaten hikâyesi de Akyazı Akınspor’dur. Bİz onu Bursa hikayeleriyle harmanladık. Bursa’da çekildi film.Bursa’nın spor camiasının eskilerinden birkaç kişiyi aradık. Dinamo Mesken’in varlığıyla ilgili sorular sorduk.
Sağ cenahın eskilerinden biri sizin bunu abarttığınızı…
Sağdan yürüsün, saçak altından, cüzdan bulur belki!
Hayat futbola fena halde benzer diye bir sloganı var filmin. Dinamo Mesken’in hikâyesine baktığımızda görüyoruz, futbol da siyasete benziyor. Şu anda da Çarşı grubunun müdavimi olduğu bir mekândayız. Futbolu ve siyaseti birlikte nasıl yorumluyorsunuz?
Stratejidir. Programdır; koçluk işidir, kafana göre oynayamazsın. Futbolun da hayatın içindeki gibi bir ahlakı var. Tek başına yapılabilen bir şey değildir. “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.” Hayatı sürdürebilmek için dört doğru pas yüzde 90 goldür. Siyasette de böyle. Çarşı’yı da seviyorum tabi. İyi bir tribünü var.
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’da siz kaleci Torba Suat’ı canlandırdınız. Karakterin sizin üzerinize yazıldığı söylenir. Dinamo Mesken’den esinlenildi mi filmde?
Yok, ama bunları anlatmıştım, etkisi olmuştur yani.
Alıntıdır. Beleştepe saolsun
Kaynak: Aktüel
Erkan Can, o dönem takımın maskotu. Amigoluk yapıyor. Tribünlerden aldığı ilhamla sahneye transfer olmuş. Takımın eski kalecisi Kamyon Vedat, “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” filminde Erkan Can’a oyuncu koçluğu da yapmış.
Devrimci Futbol Takımımız …
Türk futboluna siyasi müdahaleler yıllardan beri tartışma konusu… Ancak bugüne kadar bir kulübün kapatıldığına, üstelik “politik faaliyetler” gerekçesiyle kapatıldığına tanık olmamıştık. En azından tanık olmadığımızı düşünüyorduk. Ta ki Bursa’nın adından dolayı kapatılmış amatör futbol kulübü Dinamo Mesken’le tanışıncaya kadar. Dinamo Mesken ilk bakışta adından anlaşılacağı üzere “solcu” ve “yerli” olmanın bahtsızlığına kurban gitmiş ama aslında harcanmış bir kaderi var. Zira Dev - Genç’lilerle ülkücülerin birlikte oynayabileceği kadar siyasete uzak, delikanlıları “kör siyasetin tehlikelerinden” uzaklaştırma ülküsüne aracı olacak kadar da spora yakındı sadece. Ne var ki, büyük acılar ve travmalar yaşayan bir ülkenin yazgısından onlar da nasiplerini aldılar ve hala sindiremedikleri bir tarzda yargılanıp, “isminden dolayı kapatılmış ilk futbol kulübü” olarak, talihsiz isimlerini Türk futbol tarihine solgun harflerle yazdırdılar.
Ülkücü “Dinamolu”
80 döneminde Türkiye’nin biraz da mimlenmiş mahallelerine gözdağı vermek isteyenlerin hışmına uğrayan gençlerin hikâyesi bu. Kulüp yöneticileri bile 20 - 25 yaşlarında. Beraat eden takımdan kimse hapis cezası almadığı için belki şanslılar. Ancak bugün mahallede yaşayanlar dağılan takımlarını bir daha toparlayamadıkları İçin üzgün ve kapılarına mühür vurulduğu için hâlâ kızgınlar. Gerçekten de onlar kendilerini cezalandıran askeri yönetimin iddia ettiğinin tersine her ideolojiden insanla barışıktılar.
Kulübün eski oyuncularından olan ve 1993 -1995 yılları arasında MHP Yıldırım İlçe Başkanlığı da yapan Osman Yağcı’nın da dediği gibi “Tunç hocamız maçlardan önce soyunma odasında bizlere ‘Arkadaşlar Mesken’i mahcup etmeyelim, halkımıza saygılı olalım, milliyetçi olalım, futbolu izletelim’ derdi. Siyasi konuşmalar hiç olmadı. Sağcı olduğum için baskı olmadı. Futbola Mesken’de başladım, Mesken’de bıraktım. Anlayamıyorum. Sadece spor yapan bir kulübü kapatmanın ne anlamı var.” Ama Bursa’nın varoşlarında yaşama savaşı veren bu insanlar kesinlikle yanlış anlaşıldıklarını düşünmüyorlardı. Birileri onları işlerine geldiği gibi anlamışlardı. Onlar çağırmadan kendilerini bulduk ve olanları anlamak için her şeyin başladığı güne ve yere doğru yola koyulduk. Bugüne kadar açılmamış olan bu konuyu takımın amigosu Erkan Can’ın ve yargılanmış, işkence görmüş Dinamo Meskenli arkadaşlarının ağzından öğrenmeye çalıştık.
Mimli mahallenin dinamosu
Hikâye, o yılların fırtına gibi esen demir perde takımı Dinamo Kiev’in Bursaspor’la yaptığı maçlarla başlıyor. Hayatı paylaşarak yaşamayı şiar edinen muhit insanları için maçlar dönüm noktası olmuş. 1971′de memleket meselelerinin çözümlenmeye çalışıldığı mahalle kıraathanesinde büyük ağabeyler toplanır ve politika yerine spor yaparak Bursa’ya açılma kararı alınır. Kulübün adıysa kendiliğinden ortaya çıkmıştır, kâğıt üzerinde tescillenebildiği şekliyle Ertuğrulgazi Gençlik ve Spor Kulübü ve fakat taraftarlarının gönlündeki adıyla Dinamo Mesken…
Kulüpte siyasi faaliyet yapılmasına yönetim kurulu hiçbir zaman izin vermemiş. Ancak solculuklarından gelen dayanışma kültürüyle beklenmedik sonuçlar almaya başlayan takım “kurtarılmış mahallesi”nin adını duyurmaya başladıkça birileri için can sıkıcı olmaya başlamış. Bu baskılar askeri yönetimin Eylül 1981′de kulübü kapatmasıyla son buluyor. Kulübün kapatıldığı günü yaşayanlardan dönemin yöneticisi Ali Nihat Irkörücü, “Kapatılma gerekçeleri sudan gerekçelerdi” diyor ve şöyle devam ediyor: “Şöyle bir kılıf bulmuşlardı. O gün bir arkadaşımız emniyetten izinli olarak esnaftan her zamanki rutine uygun şekilde para toplamaya çıkmıştı. Güya haraç topladı ğımız yönünde İhbar alınmış. Arkadaşımızı polis gözetimine, nezarete almışlar. Kapatılmasaydı 7 - 8 tane profesyonel olabilecek oyuncumuz vardı. Örneğin Kamil Torun kurtuldu. Onu darbe öncesi bir takıma eşofman karşılığında sattık. Maddi durumumuz öyleydi. Kamil daha sonra Ankara Demİrspor formasıyla 2. ligde de oynadı. Gerçekten kulübün hiç yapmadığı bir şey varsa o da siyasetti. Yargılandık. Beraat ettik ama federe olma hakkımızı kaybettik. Masum olduğumuz halde itham edilmiş olmamız bile yeterli bir ceza. İçlerinden bir tek ben 1989 senesinden sonra yasal bir parti olan SHP’den siyasete atıldım. Bunda yaşadıklarımızın da payı var.” Irkörücü hala CHP Yıldırım Merkez İlçe Başkanlığı yapıyor.
Çok şeyler bağlanmış takıma, tabii en başta umut. Çok şeylerini kaybedenler olmuş takımı ayakta tutabilmek İçin. 1980′e kadar bile rahat edememişler. Onları sindirmek için karşı düşünceden insanlar yerleştirilmiş mahallelerine. 1976′da Kemalpaşaspor’la yapılan bir maçta “Moskova dışarı” sloganlarıyla ıslıklanmışlar. Eski yönetici Hasan Gürses, “Devamlı emniyet baskısı altındaydık. Haftada bir örgütlenme var mı diye kontrol yapılıyordu” diyor. “Büyük paralar harcadık. Babamın emekli parasının yarısını kulübe yatırdım. Kardeşimle kavga ettik. Kapatıldığı gün minibüs tutmak için toplanan paraları sayıyordum. Lokali bastılar. Masadaki paralarla birlikte her şeye el koydular.”"Hangi örgüttensin, silahlar nerede?”
Takım, deplasman masrafları için kapı, kapı para toplamak zorunda kalmış. Ancak bunu bir türlü anlatamamışlar. Tutuklanma gününü, “Paraları sayarken hepimizi siyasi şubeye götürdüler. İki gün boyunca dayak yedik, kapanış da öyle oldu” diyerek açıklıyor, Avanta Kemal. Bütün baskılara karşın, elbette ki bu kadarını beklemiyorlarmış. İşin garip tarafı bir süre kulübün yeniden açılabileceğine inanmışlar.Emniyetteki sorular hep ters köşeden. Cengiz’e yöneltilen soru “hangi örgüttensin sİlahları nerden temin ediyorsun?” Bugün o sorulara bir cevabı var Tunç hocanın: “Bize saldıran insanlardan daha milliyetçi insanları yetiştirdik biz. Erkan Can gibi birini çıkardık. Gözlerim yaşarıyor şimdi, o kulübü kapatmak devlete hiç yakışmazdı.”
Erkan Can, o dönem takımın maskotu. Amigoluk yapıyor. Tribünlerden aldığı ilhamla sahneye transfer olmuş. Takımın eski kalecisi Kamyon Vedat, “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” filminde Erkan Can’a oyuncu koçluğu da yapmış. Onu anlatırken “Kendisine amigo demezdi Erkan. Seyirci organizatörü derdi. Ne olduğunu anlayamadığımız marşlarla tribünü ateşlerdi. Rakip taraftarları şok ederdi” diyor. Takımla ilgili söylediği şeylerse diğerleriyle aynı: “Arkadaşlarımızın katiyen politik bir misyonu yoktu.”Formaya aşıktık biz O günlerden unutmak İstedikleri şeyler de var. Kahvehaneye huzursuzluk çöküyor. Takım kaptanı Fahrettin bu noktada yapıştırıyor cevabını “Siz yoksa devre arasında Çav Bella’yı mı okuduğumuzu sanmıştınız.” “Sahada kendini devrimci gibi mi hissediyordun, futbolcu gibi mi?” diye sorduğumuz 10 numara Arnavut Özcan’dan da bir şey çıkmayınca; takımın büyüklerinden Ertuğrul Kanşay karışıyor söze; “Bizim Dinamo’muz, yalnızca sahadaki dinamizmimizdi. Mesken, sol kesimin olduğu bir mahalleydi. Kapatma nedeni bu. Bilmem anlatabiliyor muyum?” Özcan Selamet takımın hücuma dönük orta saha oyuncusu, kaldığı yerden devam ediyor. “Formaya âşıktık biz. Forma almaya gücümüz, olmadığı için herkes fanilasıyla gelirdi. Arkalarına numara yapıştırırdık. Maçımız 11.00′deyken sabahın 05.00′İnde, karanlıkta kulüpte beklediğimizi biliyorum. Böyle bir ruhtu bizi birbirimize bağlayan”. Arnavut, bir süre daha oynadığından, futbolu Mesken’de bırakan arkadaşlarının psikolojisini en iyi anlatabilecek isim. Arkadaşlarının kaderini yorumlarken “Futbol bir tutku. Oynadığım için söylüyorum devam edememek çok acı. Ben, kulüp kapanmadan önce başka bir takıma geçtim, ordayken bile Meskenlilerle idmana çıkardım. Böyle bir ruhumuz vardı.” Özcan Selamet, bugün halâ “militan” değil ve Cavit Çağlar’ın mutemetlğini yapıyor.
Bahis “Ruh”tan açılınca konuşanların hevesi yükseliyor; başka kulüpten bonservisini cebinden ödeyerek gelen Bülent ve evliliğinin ikinci günü kupa maçına çıkan İbrahim Aksal gibi. “İkinci gün Tunç Hocam geldi, kupa maçımız var, gelirmisin, dedi. Tereddüt etmedim. Eşofmanlarımı giyindim, çıktım. 0 gün kupayı kazandık. Unutamıyorum. Çok farklı bir duyguydu”Top bir daha santraya dönemedi Duygulara hasımlık edenler, Dinamo’yla yetinmemişler. Semtin Dinamo türevi kurulan diğer takımları Ortabağlar ve Teleferik Kartalspor da aynı akıbeti yaşamış. Ortabağlar’ın yöneticisi berber Enver Ünal’ın yüzüne karşı, “Biz bu mahallenin siyasi kimliğini biliyoruz. Kulübü neden kapattığımızı da herkes bilsin” denilmiş .”Varsayımlar üzerinden hareket edenler, gelip şu insanlara bir baksa kendilerinden utanacak. Hepsi beraat etmiştir ve bugün Mesken’de İtibar görerek dolaşırlar.” Oyuncu olanlarının İçindeyse yargılanmış bir tek İsmail Güzeltürk bulunuyor. Sahadaki pozisyonu “sağ bek”. İronik bir rastlantı. Yaşananlardan çıkarılacak dersler basit. 1981′de başına büyük belalar almış küçük bir takım kapatılmadı. Hayatında hiç karakola gitmemiş olanlar kapatılma kararının ardından gözaltında işkence gördüler. Top bir daha santraya dönemedi. Kapatılmasa memlekete “zararı” ne olurdu bilinmez. Ancak kulüplerin günümüzde yetiştirdiği gençleri düşündüğümüzde söylenecekleri toparlıyor Kenan Demir “Gençlerimize borçluyuz. Yarım kalmış işlevimizi tamamlamalıyız. Türkiye bizden başka acılar da yaşadı. Ama kulübümüz bugün açık olsa ve Mesken’de yaşasaydı Ogün Samast katil değil, belki de o katile tavır koyan bir sporcu olabilirdi.”
Erkan Can’ la Söyleşi
80 döneminde gençlik yıllarınızın geçtiği Bursa’da siyasi gerekçelerle kapatılmış bir kulübünüzün olduğunu söylediniz. Nedir bu Dinamo? Bu bir espri miydi? Eğer doğruysa bu bir ilk. Neydi Mesken’in öyküsü?
80’li yıllar, amatör takımlar devri. 22 yaşındaydım. O zamanlar yeni yeni ucuz meskenler kuruluyordu Bursa’da. Top oynayacak yerimiz çoktu. Daha sonra mahallenin altına eğitim enstitüsü açılınca oradan öğrenci ağabeylerimiz geldi. Mahalleli de onlarla beraber kulüpte takılmaya başladı, solcu oldu. Kulüp orada doğdu. Takımın adını Dinamo Mesken koydular. Daha sonra futbol falan bitti. Kimse arkasını sormadı, açılmadı.
Sizin o yıllarda kalecilik de yaptığınız söyleniyor. Kaleci, argoda parasız anlamında kullanılır. Nasılsın diye sorduklarında “Schumacher gibiyim” diyormussunuz. Ama sanırım siz takımın amigosuydunuz…
Kalecilik yapmadım. O benim jargonum. Nasılsın diyorlar, kaleciyim diyorum. Bekliyoruz, para yok, pul yok, kaleci durumu da oradan gelir. O benim otuz yıldır söylediğim bir durumdur yani. Amigoluk yaptım tabii ki.
Nasıl bağırttırıyordunuz tribünleri?
Dinamo’nun gençleri, bir elinde şişe, saatlerce neşe! Dinamo’nun gençleri birçok menekşe!
Mahalle benimsiyor muydu Dinamo Mesken’i?
Tabi canım, gurur duyardık! Tomas Orhanlar, Yakalı Mehmetler, Komando Mustafalar, Avanta Kemaller, Ertuğrul Kanşay. Bu abiler bilirler bunları.
Sizin de lakabınız var mıydı?
Sarı! Benim lakabım san’dır. Adımı bilmem. Eskiden daha da sarıydım, sapsarıydım. Kill Bill!
Peki derdiniz neydi, mahalleyi Moskova’ya bağlamak gibi bir niyetiniz mi vardı?
(Gülüşmeler) Yoo… Zaten solcu bir mahallede büyüdüğümüz için takımın adı da böyle olacaktı. Çok normaldi bu.
Anladığım kadarıyla darbe öncesi mahalleler kendi kulüplerini kalkındırabiliyordu ama sonra her şey için para gerekti. Bu arada o yardımlaşma durumu da darbeyle birlikte gitti.
Evet, başka bir şeyler lazımdı, yetmedi. “Satıyorlar oğlum” diyor, Rafet El Roman’ın filmde oynadığı karakter. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, her şeyi anlatıyor bence. Zaten hikâyesi de Akyazı Akınspor’dur. Bİz onu Bursa hikayeleriyle harmanladık. Bursa’da çekildi film.Bursa’nın spor camiasının eskilerinden birkaç kişiyi aradık. Dinamo Mesken’in varlığıyla ilgili sorular sorduk.
Sağ cenahın eskilerinden biri sizin bunu abarttığınızı…
Sağdan yürüsün, saçak altından, cüzdan bulur belki!
Hayat futbola fena halde benzer diye bir sloganı var filmin. Dinamo Mesken’in hikâyesine baktığımızda görüyoruz, futbol da siyasete benziyor. Şu anda da Çarşı grubunun müdavimi olduğu bir mekândayız. Futbolu ve siyaseti birlikte nasıl yorumluyorsunuz?
Stratejidir. Programdır; koçluk işidir, kafana göre oynayamazsın. Futbolun da hayatın içindeki gibi bir ahlakı var. Tek başına yapılabilen bir şey değildir. “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.” Hayatı sürdürebilmek için dört doğru pas yüzde 90 goldür. Siyasette de böyle. Çarşı’yı da seviyorum tabi. İyi bir tribünü var.
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’da siz kaleci Torba Suat’ı canlandırdınız. Karakterin sizin üzerinize yazıldığı söylenir. Dinamo Mesken’den esinlenildi mi filmde?
Yok, ama bunları anlatmıştım, etkisi olmuştur yani.
Alıntıdır. Beleştepe saolsun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder