Hayat bir film. Zaman zaman güzel olan herşeyi teğet geçtiğimiz, karşımıza çıkan ufak mutluluklarla koca koca hayaller kurduğumuz sonunda ise gözlerimizi açtığımız da hiçbir şey hatırlamadan yüzümüzde oluşan bir tebessüm.
Hepimiz kendi filmimizin baş aktörü, diğerlerinin filminde birer figüran gibiyiz. Bazılarımızın ki popüler bazılarımızın ki sıradan.
Bir film düşünün; baş aktörü hayatı sıradan olan, tipik bir erkek karakter. Hayata olumsuzluklarla bakan ama aynı zamanda ufak mutlulukların, paylaşımların peşinde koşan, hayal kurmayı seven ama gerçekten kopmamaya çalışan, sıradan hayatına renk katmaya çalışan biri. Fotoğraflarda gülmeyen ama gülen portleri yakalamayı seven biri. Ama ne olursa olsun olumsuzlukları kaderi olarak gören ve hayatına bu şekilde yön veren, hayatına yön verirken belki de asıl mutluluğu hep teğet geçen biri.
Peki koca senaryoda her sayfa birbirinin aynı mı? Aynı ise biz filmin neresindeyiz? Başında mı, ortasında mı yoksa sonunda mı? Başında olmak için çok geç gibime geliyor. Ortasında isek bir an önce sona yaklaşmak isterim. Sonu mutlu mu bitecek merak ederim hep. Peki tam aksi olursa. Peki film kötü bir şekilde bitiyorsa. Öyle biteceğini düşünmüyorum. Çünki bu hayatın içindeki her filmin sonunda tek bir gerçek, tek bir son vardır. Artık filmin ne kadar süreceği, nasıl devam edeceği, mutlu mu veya kötü mü biteceği ile değil sonuyla ilgileniyorum. Son kare de "BİTTİ" yazmasını bekliyorum.
Ama sonu beklerken senaryonun değişmesini istiyorum. Baştan olmasa da kaldığı yerden en azından. Senaryoya artık bir figüranın değil bir yardımcı oyuncunun eklenmesini istiyorum. Onunla herşeye göğüs germek, onunla birlikte gülmek ve mutlu olmak istiyorum.
Ne dersiniz çok mu şey istiyorum? Sizce senaryoyu değiştirmek için çok mu geç?
bana göre şimdiye kadar yazdığın en güzel kişisel yazı olmuş. aslında klişe olan hayatı film şerdi benzetmesini kendine çok güzel uyarlamışsın.
YanıtlaSilumarım filmin yardımcı oyuncusunu iyi seçersin ya da karşına iyisi çıkar...