Bugün herkes haftabaşı olması itibariyle kısa futbol muhabbetleri yaptılar işyerinde. Direkt dönüp ilk sözlerine muhatap olarakta beni seçtiler. Rakiplerin puan kaybetmesinden, en çok bu hafta Beşiktaş'a, Sivas' a yaradığından ve bi ton anlamsız şeyden bahsettiler. Saygısızlık olmasın diye elimizden geldiğince fikir beyan ettik. Ama bunu yaparken ne bir heyecan ne de zevkle yaptım. Evet belki söyledikleri doğru, belki herşey iyi gidiyor ama bu tarz vaziyetlerden pek olumlu düşünceler çıkmıyor benden. Biraz karakter biraz da her hafta izlediğim Beşiktaş'tan dolayı. Hani 3-0 değilde ondan öncesini konuşsak, ya da bu hafta veya Trabzon maçını değilde ondan önceki bir kaç maça dönüp baksak gerçekten aynı hisleri taşıyor olur muyuz? Açıkçası ben yine olumsuz bir halde kalırım. Ama ne eksik ne fazla. Artık Beşiktaş'ımı ne kadar çok sevsem de ne kadar çok yanında olmaya çalışsam da eskisi kadar umutlu, olamıyorum. İçimde hep bir korku mevcut. Her maç başlamadan kesin puan veya puanlar kaybederiz leri kendi kendime söyleyerek olabilecek en kötü senaryoya kendimi hazırlayıp daha az kafama takmaya çalışıyorum. Yani uzun lafın kısası ne kadar sevsem de Beşiktaş'ı ne kadar istesem de en önde olmasını, artık umut edemiyorum. Mutlu olma kısmına gelince kazanmak veya kaybetmekle mutlu olmak veya olmamak arasında bir bağlantı kurmadan yaşamaya çalışıyorum sevdamı.
23 Şubat 2009 Pazartesi
Klasik Bir Haftabaşı İşte....
10 Şubat 2009 Salı
Düm Tek Tek....
İki post önce beni çalışmaktan bu halde görürseniz şaşırmayın demiştim. Fazla iyimser davranmışım. Dün kalbim yokladı şöyle bi. Sessiz sedasız geldi her zaman ki gibi sonra 6 şiddetinde depreme çevirdi olayı. Çalışırken oldu hem de. Alelacele acile götürdüler, sonra yavaştan kendimize geldik. Dostlar saolsun. İşyerinden kadim dostlar Kıvanç ile Fatih'i kendimde olduğum kısa anlarda yanımda gördüm. Hatta Kıvanç'ın ayağını morartmışım çimdikleyerek. Kusurumuza bakmadı tabii.. Neyse şimdi biraz dah kendimizdeyiz. Bi-kaç ufak ağrı dışında hala nefes alıp vermek bile güzel.. Merak eden olursa diye söylüyorum, hayatım gözlerimin önünden film şeridi gibi geçmedi.. Ya hayatımız boktan ondan herşeyi unutmaya çalışıyoruz ya da biz de iş yok göz önünden geçicek bi hayat yaşamıyoruz....
6 Şubat 2009 Cuma
Döngü
Sıkça duyarız. Hayat bir döngüdür ve biz bu döngünü içerisinde gider-geliriz. Bazılarımız mutlu mesuttur, bazılarımız sıkıntılı. Hayatın kendi içerisinde yaptıklarımıza dönüp baktıkça tekrarları başa sardığımızı hissederiz. En azından benim için durum bu. Durmadan ev-iş arası gidip gelmeler, gün içinde aynı işi tekrar tekrar yapıp bozmalar, aynı muhabbetlere hapsolmalar... Peki nedir bizi ayakta tutan ya da daha doğrusu nedir beni sıkıldığım halde, mutsuz olduğumu hissettiğim halde herşeyi sessiz sedasız kabullenmem. Belki arayış, belki umut, belki bilmediğim, tanımlayamadığım birşey... Bu düşünce bile bir döngü değil mi benim için.. Zaman zaman içine düştüğüm bir çukur gibi. Bazen tek başıma, bazen uzanan bir el ile tekrar yüzeye çıktığım anlar. Bilmiyorum ya yazıyorum yine boş boş.. Napalım.. Döngüyü kırmak lazım değil mi? Nerden başlicamızı bilmesek bile...
5 Şubat 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)